Umut yolcuğuna çıkarken, acıya demir atmak...

Evet yanlış değil galiba, yıllardır kurşunlanan insanlığa göz yuman Dünya'yı uyandırmak için harekete geçen mültecilerin yaşamlarını hiçe sayarak ölümüne Avrupa'ya göç edişi deniliyor bu büyük trajediye. Oysa yıllardır yaşamları bir hiç uğruna son bulan milyonlarca insanın canlı kalmış son yüz binleri gözünde büyüten Dünya'nın, el birliği ile sözde acıma duygusuyla vicdanlarını rahatlatma çabası bile büyük bir beceriksizlikle karşımıza çıkması ne büyük bir utanç!

İnsanlığın kıyıya vurduğu sahil kentlerden mi başlasam, bıçaklı ve dikenli tel örgüler ile mi bu trajediyi anlatmaya çalışsam, yoksa göz yaşartıcı bombaların kör ettiği çocukları mı anlatsam? Bilemedim...

"Sosyal medyanın gücü" ne büyük bir güç ki sadece laf kalabalığından ibaret kalıyor. Vicdanlı insanlara bir diyeceğim yok ama vicdanlıymış gibi cümle alemin gözünün içine baka baka mülteci trajedisini siyasi malzeme olarak kullanan vicdan yoksunu politikacılara ne demeli?

Demokrasi, insan hakları noktasında özgürlükçü, o çok eşitçi Avrupa'nın hayata tutunmaya gayret eden çaresiz insanlara, bu ırkçı davranışlarını tarih asla unutmayacaktır.

Bu trajedinin bana gösterdiği ve hatırlattığı bir kaç önemli şey var.

1. 25 yıl önce sınırlara dayanan Macaristan sığınmacılarının bir zamanlar mülteci olduklarını unuttukları gerçeği,

2. Baltık ülkelerinde sığınmacılara tüküren Danimarka'nın yüz binlerce insanının sığınmacı olduğu 2. Dünya savaşı dönemi,

3. Sığınmacılar gelmesin diye sınırda protesto eylemleri yapan Finlandiya'lıların Sovyetler Birliği savaşı döneminde bir günde 200 bin insanının kaçarak İsveç'e sığındığı o günler... Ne çabuk unutuldu?

Gerçek şu ki insanlık kendi gerçeğini ve geçmişte yaşadığı durumu çok çabuk unutuyor.

Amacım asla zelil bir geçmişi kimsenin yüzüne vurmak değil, ancak bu gün zor durumda olan sığınmacılara el uzatmak yerine tüküren, yol vermek yerine sınırları kapatan, buyur etmek yerine gelmeyin diyen anlayışa kusmak geliyor içimden...

IŞİD'i var eden anlayışın, Esed'i görmeyen gözün ve teröre el altından her türlü desteği veren zihniyetin çok insancıl davranmasını zaten beklemiyordum. Ancak en azından katledilmelerine sebebiyet verdikleri milyonlardan utanıp, kapılarına gelen bir avuç çaresiz insana merhamet edebilmelerini umuyordum.

Savaş acımasızlığının başladığı günden bu yana kamuoyu ile paylaşılmayan on binlerce mülteci derin sularda, kaçak yollarda ve kaçakçıların azılı pençelerinde can verdi. Hatta bu insanlık dışı katliama tüm Dünya göz yumdu, kulaklarını tıkadı.

Hadi tüm bunları yaptınız da, bari kararmış vicdanlarınızı kapınıza gelmiş insanlara yardım eli uzatarak kurtarmaya çalışın, en azından içinde bulunduğunuz büyük utancı biraz olsun hafifletin...

Son dönemlerde İsveç'in kabul ettiği sığınmacılardan dolayı Göçmenlik Dairesi'nde büyük bir yoğunluk olduğunu Göçmenlik Dairesi basın sözcüsü açıkladı. Bunun üzerine aile birleşimi ve çalışma izni ile ilgili oturuma baş vuran insanların bekleme sürelerinin uzayacağı belirtildi. Zaten savaşın başladığı ilk yıldan bu yana İsveç bu konuda gücü nisbetince insancıl duruşunu ortaya koydu. Ancak meydana gelen yoğunluktan dolayı önceliğin mültecilere verilmesinden dolayı sosyal medya üzerinden tepki gösteren insanlarımıza sabır tavsiye ederken, şu gerçeği bilmelerinde de fayda olacağını düşünüyorum.

Öncelikle ALLAH kimseyi mülteci etmesin. İnanının o mültecilerin hepsi böyle bir duruma maruz kalmak yerine sizin yerinizde olmak isterlerdi. Bu nedenle İsveç'te evraklarınızın işlem sürecinin uzamasına isyan etmeyin zira göstereceğiniz sabırda zorda olan o insanlara yardım etmeye eş değerdir.

Bu konuda çok derine inmeden yüzeysel olarak mevcut trajediye dikkat çekmeye çalıştım. Sanırım bir kaç yıl içinde bu büyük trajedinin hem kitabı yazılacak hem de filmi çekilecektir.

Ruhumun acıya yelken açtığı bir seferdeyim
Düşlerimin yitik çoğrafyasında kalmış çocukluğum
Acının başkenti Şam'dan geliyorum
Bel ki diyorum acaba?
Tüm kaybettiklerime rağmen,
Yeni bir başlangıcın adı olur mu yaşamak?
Küçük sevinçlerimin boğulduğu büyük acılar geride kalır mı?


Düşünürken beynimin sızladığı, yüreğimin burkulduğu ve parmaklarımın titrediği hissiyatla ifade etmeye çalıştığım gerçeği hissetmeniz dileğiyle...