İsveç'i bu hafta Rebecka isminde, yazar, iki çocuk annesi, Londra’da yaşayan bir kadın temsil ediyor. Rebecka’nın sevdiği şeyler “feminizm, dövmeler, rap müzik, tilkiler ve avokado”. Geçen haftaki “İsveç” 19 yaşında, ülkenin güneyindeki küçük bir kasabada yaşayan bir üniversite öğrencisiydi. Ondan önceki hafta 3. çocuğuna bakabilmek için babalık iznine çıkan Patrik, ondan da önce ailesi Kuzey Afrikalı, kendisi doğma büyüme Stokholm’lu Emine Labbad’dı.

Twitter’daki @sweden hesabı İsveç devletine ait, ama bugüne kadar 170 farklı İsveçli tarafından yönetildi. 2011’den beri Swedish Institute tarafından yürütülen projenin adı Curators of Sweden’, yani İsveç’in Kuratörleri. Hesap her hafta farklı bir İsveçliye teslim.

Projenin yöneticilerinden Frida Roberts’e göre amaç “İsveç’in bugünkü hakiki imajını, temsil ettiği çeşitliliği de yansıtarak aktarabilmek.” Kuratörlerin profillerinin de bu gerçekliği yansıtması gerekiyor. Bu sebeple bu sene aday gösterilme ve seçilme kriterlerinden “vatandaşlık” çıkarılmış: “Bu şekilde ülkemizle ilgili daha fazla bakış açısı sunabilecek ve imajını derinleştirebileceğiz.

Peki bu 170 kişi nasıl, neye göre seçildi? Her bir kuratör başkalarını aday gösterebiliyor. Aynı zamanda dışarıdan herhangi biri, “nedenini” de söylediği sürece herhangi birini aday gösterebilir (kendi kendinizi aday gösteremezsiniz). Aday olabilmek için sadece iki şart var: Aktif bir Twitter kullanıcısı olmak (takipçi sayısının yüksek olmasına gerek yok) ve İsveç’te yaşıyor olmak veya yurtdışında yaşayan bir İsveç vatandaşı olmak. Bir de hayatta ilgi alanları ve tutkuları olan, İsveç dışında yaşayanların da ilginç bulabileceği, İngilizce yazabilecek biri olmak.

Delice mi, dahiyane mi?

Ana prensip hesabın tamamen sansürsüz olması. Roberts yine de üç çok sıkı kural olduğunu ve bu kurallar ihlal edildiğinde müdahale edip bir tweet’i silme haklarının olduğunu söylüyor. Bu ihlal proje başladığından bu yana sadece bir kere yaşanmış. Kurallar şunlar:

-İsveç kanununu çiğnememek

-Ticari bir markanın reklamını yapmamak

-Güvenlik tehdidi olabilecek bir şey yayınlamamak

Her kuratör bir kontrolden geçip bazı ipuçları alıyor, ancak herhangi bir yönlendirme ya da içerik konusu yok. Roberts “soruları olursa burada olduğumuzu biliyorlar ama amaç olabildiğince az karışmak” diyor.

Bir ülkenin resmi iletişim kanalını başkalarına devretmek daha önce yapılmış bir şey değil. Proje için "ifade özgürlüğü alanında radikal bir deney" gibi yakıştırmalar yapılıyor. Roberts “tamamen sıra dışı ve yeni olan çoğu şeyde olduğu gibi insanlar bunun delice mi dahiyane mi olduğunu bilemediler” diyor. Ancak İsveç, bunun şimdiye kadarki en başarılı halk(lar)la ilişkiler projesi olduğunu düşünüyor. Roberts proje sayesinde bugüne kadar “120 ülkeden insanla iletişim kurulduğunu” söylüyor.

“Bu çeşitlilikle İsveç’le ilgili normalde karşılaştığımız basma kalıp fikirlerin ötesine geçtiğimizi umuyoruz. Bugünün İsveç’i küçük şirin kırmızı evlerden, bahar dansı yapan çocuklardan, geyiklerden ve Ingmar Bergman’dan çok daha fazlası.”

“İfade özgürlüğü kolay bir mesele değil”

2012’de hesabı o hafta yöneten Sonja isimli iki çocuk annesi İsveçli, bir tanesinde “Yahudiler’in olayı ne?” diye sorduğu tweet serisiyle projeyi gündeme taşımıştı. Sonja gelen tepkilerden sonra “amacım kimseye saldırmak değildi” demişti ama her halükarda yazdıkları kaldırılmamıştı.

“Sorunlarla karşılaşacağımızı öngördük, ifade özgürlüğü kolay bir mesele değil, ama beklediğimizden daha az olay yaşadık” diyor Roberts. Ekip zor zamanlarda kendilerine projenin temel prensiplerini hatırlatarak krizleri aşmış: “Açıklık, şeffaflık ve yenilikçilik gibi değerleri sözde değil pratikte göstermek. Sonuç her zaman “güzel” olmuyor ama bu olayların her biri projenin gücünü test etti.”

2011'den bu yana benzer projeler Avustralya, Meksika, Japonya, İrlanda, Pakistan ve daha birçok ülked eyapılıyor, ancak bu hesapların hiçbiri devlete ait değil. Türkiye ise henüz listede yok.

Kaynak: Al Jazeera

Editör: İsveç Gündemi