Kanser üzerine çalışmalarıyla dünya çapında tanınan Prof.Dr. Aziz Sancar, Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülerek tarihe geçti.

Aziz Sancar, Mardin'in Savur İlçesinde, okuma yazma bilmeyen ancak eğitime önem veren sekiz çocuklu bir anne-babanın çocuğu olarak doğdu.İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Yurtdışında yaptığı çalışmalarla Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne kabul edilen üç Türk'ten biri oldu.

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından verilen Nobel ödülleri açıklandığında, Nobel Kimya Ödülü'ne layık görülen üç kişi arasında Türk bilim adamı Prof. Aziz Sancar da yer aldı.

Sayın Sancar'ın ismi açıklandığında tarihe tanıklık yapmak için beraber çalıştığım Orhan Karan'la bizde oradaydık. O tarihi anı hiç bir Türk gazeteciye nasip olmayacak şekilde görüntüledik ve haberleştirdik. Nobel haftasında ödüller açıklanırken hemen hemen bütün programları takip eden tek Türk basını olduk. Bu süre içerisinde başta Nobel Komite Başkanı olmak üzere Nobel Komitesi'nde görev yapan bir çok kişiyle de özel dostluk kurduk. Kurduğumuz yakın ilişki nedeniyle yetkililer Sancar bey, Stockholm'e geldiğinde bütün programlarına bizi akreditasyon yaptı. Yanımızda da ekstra bir kişi getirebileceğimizi söylendi. Sancar'ın katıldığı programlarda da bize özel röportaj imkanı sağlayacaklarını bildirerek birde jest yaptılar.

Bizde bunu iyi değerlendirdik, Türkiye'de ses getiren bir çok haberin yanı sıra, ÖSYM'ye girecek öğrenciler için bir reklam filmi çektik. Sancar beyin TRT'de hayatının anlatılacağı belgeselin İsveç ayanında çekimlerini biz yaptık. Nobel ödül gecesini Konser Evin'de izleyen dünyadan 10 gazeteciden biri ben olurken, fotoğraflayan 12 gazeteciden biride Orhan abi oldu. Orhan abiyede bir teknisyen yardımcı verdiler. Azerbaycanlı gazeteci dostumuz Rahim Sağdıbeyli'de teknisyen olarak bize destek verdi.

Nobel ödül gecesini yan koltukta oturan İsveç Dış İşleri Bakanlığı Basın Sözcülerinden biri olan Ingrid Palmklint, ''Dünyadan sadece 10 gazeteciye akreditasyon verdik. Başka kimsenin akreditasyon başvurusunu kabul etmedik'' dedi. Bende Türkiye'den gelen ve bizim yan tarafımızda oturan Ertuğrul Özkök ve Orhan Bursalı'yı gösterdim.''Onlar nasıl girdi'' diye sordum. Palmklint, ''Onlara biz akreditasyon vermedik. Onlar Sayın Sancar'ın kontenjanından faydalanarak katıldılar'' dedi.

Öte yandan Türkiye'nin İsveç Büyükelçliğinin Aziz Sancar onuruna verdiği resepsiyonda, İsveç'te görev yapan sivil toplum örgütleri temsilcileri ve başarılı gençler, Aziz hocayı yakından görmenin keyfini yaşarken bol bol da fotoğraf çektirdi. Hem büyükelçilikte, hemde diğer katıldığı bütün programlarda Aziz hoca, yakasında ''Atatürk ve Türk bayrağı, Osmanlı Tuğrası motifi kravatıyla, bölünmeyin, birlik olun, birbirinizin farklılıklarına saygı gösterin'' şeklinde mesaj verdi.

Bu mesajı anlayan anladı, anlamayan ve ''Aziz hocanın Türkiye aleyhinde, konuşmadı'' diye, bu başarıyı karalamaya çalışanlarda havanda su dövmeye başladı.

Aslında onların hasetlik ve fesatlık içinde sağa sola saldırmasının altında ki temel neden ''bizim Aziz hoca ile yaptığımız başarılı çalışmaların karınlarını ağrıtması.''

Atalarımız ne demiş: ''Haset, başkasının balını kendi ağzına zehir etmektir.'