İşte Osman İkiz'in o yazısı...

İsveç Cinsiyet Eşitliği Bakanı Asa Lindhagen, koronavirüse karşı önlemlerin anlatıldığı basın toplantısında katılımcılarla dirsekten selamlaştı.

Koronavirüsü (Covid-19) sadece can almıyor, insanın ruhsal dengesini de bozuyor sanki. Baksanıza, İsveç Sosyal Hizmetler Bakanı Lena Hallengren, yaşlı bakımevlerinde ölümlerden üzüntüyle söz ederken “Yaşlılarımızı koruyamadık. Kuşkusuz bu büyük bir başarısızlık. Bunu başka türlü açıklamak mümkün değil” dedi. İtirafta bulunduğu için de övgü aldı. Kimse başarısızlığın nedenlerini sorgulama gereği duymadı. Başarısızlığı sonra değerlendireceklermiş. İşte tepemi attıran da bu. Çünkü hep böyle yapılagelmiş. Bir asır önce akıl hastanelerinde diyabet denemeleri yapılarak hastalara bol şekerli yiyecekler verilmiş.

Hastalar ölünce “Pardon” olmuş. 1934’te başlayan kısırlaştırmada on binlerce insana müdahale edilmiş. 1990’larda ortaya çıkınca gene “Pardon”. Yaşanan bu kepazeliğin nedeni belli. 2006’da yeni liberalizmin dört başlı canavarı İsveç’i kıskaca alıp dünyanın en iyi çalışan sağlık sistemiyle eczacılık hizmetlerini hallaç pamuğu gibi attı.

İsveç tasarruf yüzünden OECD ülkeleri içinde hastanelerdeki yatak sayısı bakımından en alt sıraya düştü. Yaşlı bakımevleri kâr amaçlı şirketlere devredildi. Pandemi karşısındaki bocalama bu yüzden.

YENİ LİBERALİZM CANAVARI
10 milyonluk ülkede günlük kurban sayısı 100’lü rakamlar, ABD, İtalya, İspanya ve İngiltere’den gelen yüksek rakamların yanında çok düşük gözükse de, grafikte çizgiler yan yana seyrediyor. İsveç’teki durumun sorumlusu kesinlikle doktorlar değil. Doktorlar fedakarca çalışıyorlar. Hemşireler koruyucu ekipman eksikliğinden naylon yağmurluklarını kullanıyorlar. Yeni liberalizmin para üzerine kurulu sistemi yüzünden bu kadar kurban var.

Yatak kapasitesi yetersiz olduğundan kronik rahatsızlıkları olanlar da topun ağzında. Ünlü üniversite hastanesi Karolinska, 60, 70 ve 80 yaş gruplarındaki hastaların kronik hastalıkları dikkate alınarak tedaviye alınmayabilecekleri konusunda doktorlara genelge çıkardı. Dagens Nyheter gazetesinin görüştüğü sekiz doktor, “İyileştirebileceğimiz, 60 yaşın üzerindeki hastalara bakmamız engellendi ve hastalar gözümüzün önünde öldü” diye yaşlı gözlerle konuştu. Ataol Behramoğlu’nun hafta içinde gazetemizde “Kötülük” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Kötülüğün genetik mi yoksa sistemle mi ilgili olduğunu irdeliyordu Behramoğlu.

İnsanoğlunun böyle genetik bir özelliği olduğunu, ama bu özelliğin ortamını bulunca yeşerdiğini okumuştum daha önce. Demek ki talancı, sadece ekonomi odaklı yeni liberal sistem, insancıl değerleriyle tanınan İsveç’te de bazılarının kötü huylarını yeşertmiş. 2006’da kurulan sağcı partiler koalisyonun liderleri geçen günlerde, marifetlerinin neye yol açtığını görünce “Biz bunu öngörmemiştik” diye konuştular. İnanalım mı? Tabii ki samimi olduklarına inanmam.

Sağlık hizmetlerindeki kötüleşme pandemiden önce de her gün gazetelerde haber ya da yorum olarak yer alıyordu. Bu liderlerin o sıralarda hiç sesleri çıkmadı. Son durumla ilgili Google’da bazı şeylere bakayım derken Göteborg’da yaşayan İsrafil Aktürk’ün videosuna rastladım. Ona da virüs bulaşmış.

Genç adam olduğundan, zorluklar çekse de atlatmış. İzlemenizi öneririm. İsrafil’in, tahlil için kanını sağlık merkezinin önünde yağmur altında almışlar. Tabii ki hemşirenin kabahati yok. Tıpkı, pandemi karşısında sürü bağışıklığı sistemini uygulayan halk sağlığı müdürlüğü gibi. Kurum, fiziki mesafeye dikkat edilmesi yolunda uyarırken 50 kişiden fazla kişinin bir araya gelmesini istemiyor. Tabii ki önünde sonunda herkesin bu virüsle tanışacağı bilindiğinden, yavaş bir tempoyla sürü bağışıklığının kazanılması isteniyor.

[email protected]

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yaslilarimizi-koruyamadik-1736168


Not: Video farklı bir kaynaktan alınmıştır.

Editör: İsveç Gündemi