İsveç'te ilk vakanın görüldüğü 31 Ocak'tan bu yana İsveç'teki covid-19 salgının üzerinden 5 ay geçti. 

Çin'de 2019 sonu itibarıyla ortaya çıkan ve dünyaya yayılan koronavirüs salgını, 2020 yılını günümüz yaşayanlarında unutulmaz kıldı.

Yeni yılla birlikte dünyanın birçok ülkesinde koronanvirüs salgınının baş göstermesiyle birlikte süreçte en çok incelenen ülkelerin başında 10 milyon nüfusluk İsveç geldi.

Halk Sağlığı Kurumu Devlet Epidemiyoloğu Anders Tegnell'in fikir babası olduğu İsveç stratejisi dünya basınında sayısızca yazıldı, çizildi.

İsveç'te hükümet, sokağa çıkmaları kısıtlayan katı kurallara başvurmadan halkın sosyal sorumluğuna güvenerek koronavirüs krizinin üstesinden gelmeyi hedefledi. Lise ve Üniversiteler dışındaki diğer okullar açık kalmaya devam etti.

Covid-19 salgını Avrupa'yı etkisi altında alırken, çoğu ülke sokağa çıkışları ciddi ölçüde kısıtladı, İsveç Halk sağlığı yetkilileri ise halkın kendiliğinden sorumluklarını yerine getirerek gerekli tedbirleri alacağına inandı.

İsveçlilerin büyük bir kısmının yetkili makamlara olan güveni yüksek. Bu durum insanların devletin uyarılarını daha ciddi bir şekilde dikkate almasını sağlıyor denildi. Sonuç olarak şuana kadar gelinen noktada İsveç'te vaka sayıları 51 bin 614 ve covid-19 nedeniyle yaşanan can kaybı 4 bin 874 oldu.

Salgının başladığı günden bu yana İsveç'teki tüm şehirlerinde insanlar sokaklara çıkıp maskesiz gezebiliyor, alışveriş merkezleri, kafeler ve restoranlar hizmet vermeye devam etti. Gece kulüpleri açık tutuldu ancak 50 kişiden fazla insanın bir araya gelmesi yasaklandı.

Başlangıçta 50 kişiden fazla insanın bir araya gelme yasağı birçok iş yeri tarafından delindi. Buna karşı hükümet ilerleyen zamanlarda hijyen kurallarına dikkat etmeyen ve sosyal mesafeyi ihlal eden işletmeleri cezalandırarak bu durumun önüne geçmeye çalıştı. Başta başkent Stockholm olmak üzere, ülkenin büyük kentlerinde birçok restoran ve eğlence merkezi kural ihlali nedeniyle kapatıldı.

İsveç sürü bağışıklığını izledi ama dünya İsveç'i izlemedi. Kısıtlamalara gitmeyen İsveç'in izlediği yolun bedelini yaşlılar ödedi.

Halk Sağlığı Kurumu verilerine göre, ülkede hayatını kaybeden 4 bin 874 kişinin yüzde 70'ine yakını yaşlı bakım evlerinde enfekte olarak yaşamını yitirdi.

Ülke sağlık sistemi üzerine meydana gelen baskı nedeniyle, hastaneler hasta seçmek zorunda kaldı. 70 yaş üstü, 65 yaş ve altta yatan başka bir hastalığı olan hastaların yoğun bakıma kabul edilmemeleri kararı ciddi tepkilere neden olasada İsveç bu kararını da büyük ölçüde uyguladı.

Ülke yoğun test yapmaktan kaçındı, salgınla mücadele konusunda ekipman sıkıntısını kontrollü kullanmak için tedavi ve mücadele konusunda birçok şeyden kaçındı.

Dünyanın refah düzeyi yüksek, nobel ödüllerinin verildiği ve insana değerin yüksek olduğu bilinen İsveç'in bu süreçte imajı ciddi şekilde yara aldı.

Başta komşu ülkeler Norveç, Danimarka ve Finlandiya gibi ülkeler olmak üzere, neredeyse tüm dünya ülkeleri zaman içinde İsveç'e kapılarını kapattı.

Tarihi boyunca pozitif yönlü parmakla gösterilen İsveç, covid-19 salgını nedeniyle 5 ayda ciddi imaj kaybı yaşadı ve bu süreç hala devam ediyor.

İsveç stratejisinin ekonomik sebepleri var

İsveçli yetkiler halkın psikolojik sağlığı için de kimseyi eve kapatmak istemediklerini savunuyor. Ama ülke ekonomisinin canlı tutulmasının da bu kararda etkili olduğu ortaya ilk çeyrekteki 0,4 büyümesiyle ortaya çıktı.

Stockholm Ticaret Odası Başkanı Andreas Hatzigeorgiou, "Virüsün halkı sağlığına verdiği zarara karşı mücadele ederken, aynı zamanda salgının ekonomik zararlarını en aza indirmek için uğraşmalıyız. Ülkedeki iş dünyası, İsveç hükümetinin krize olan yaklaşımını, diğer birçok ülkelere göre daha mantıklı buluyor" ifadeleri kullanmıştı.

Esnek bir iş kültürüne sahip olan İsveçliler kriz karşısında daha hazırlıklı olduğu iddia edildi.

İsveç, yıllardır daha esnek çalışma koşulları ve uzaktan çalışmayı teşvik eden bir iş kültürüne sahip. Başkent Stockholm’da çalışanlarının neredeyse yarısı bugün Covid-19 salgını nedeniyle evinden çalışıyor. Stockholm İş Bölgesi’nin verilerine göre bu oran büyük şirketlerde yüzde 90’a kadar çıkıyor. Ancak buna rağmen insanların hafta sonları ve tatil günlerinde kalabalık ortamlara girmesi nedeniyle enfekte olma risklerini yükseltti.

Halihazırda mevcut duruma bakıldığında İsveç başta komşularına oranla çok yüksek vaka ve ölüm oranlarına sahip. Özellikle Mayıs ayında İsveç'in dünyada en fazla ölüm oranına sahip olması da yine büyük ses getirdi.

"Tarih kimin haklı olduğunu gösterecek"

Birçok ülkede hayat durma noktasına gelirken, bazı İsveçli uzmanlar başından beri takip edilen stratejinin doğru olmayabileceğine dikkat çeksede Anders Tegnell bazı aksaklıklar olmasına rağmen stratejisine güvendiğini ısrarlar söylemeye devam ediyor.

İsveç Tıp Üniversitesi Karolinska Enstitüsü'nden epidemiyoloji uzmanı Dr. Emma Frans, "İnsanların önerileri dinlemeye eğilimli olduğunu düşünüyorum, ancak bu tür kritik durumlarda bunun yeterli olduğundan emin değilim" ifadeleri kullanmıştı.

Frans, açık yerlere sosyal mesafenin nasıl olmasına dair daha net talimatlar olmasını gerektiğini savunuyor.

Hangi ülkenin aldığı kararların "daha iyi olduğunu" gelecekte öğreneceğimizi ileri süren Frans, "Böylesi önemli kararları ben almadığım için çok memnunum" demişti.

Bugün gelinen noktaya bakıldığında, beynimize kazınan ve duyunca hayret ettiğimiz birçok açıklama var. "Sevdiklerinizle vedalaşın", "daha çok insan ölecek", "sayılara takılmıyoruz" gibi gibi...

Nice çalkantılara rağmen: İsveç 13 Haziran itibarıyla iç turizmi canlandırmak için tüm ulaşım ve seyahat kanallarını açtı ve bugün itibarıyla yurtdışı sehayatlerde tüm engeller kalktı. Ancak İsveç hiç bir ülkeye bu güne kadar bir kısıtlama uygulamadı, zaten buna gerekte kalmadı. Çünkü dünya İsveç'e olan mesafeli duruşunu bugünde sürdürüyor.

Sonuç: İsveç stratejisi diye adlandırılan mücadelesizlik devam ederken, İsveç'in ekonomik önceliği sürüyor ve son zamanlarda aşı çalışmaları üzerinde yoğunlaşmış ilaç firmaları gündeme gelmeye başladı.

Bakalım görelim, aşı sürecinin şekillenmeye başladığı bu süreçte önümüzdeki zamanlarda daha çok insanın külleri savrulacak, bedenleri toprağa gömülecek diye düşünüyorum.

Bence: İnsan, insana ateş taşıyan cehennem olmaya devam edecek.