Rolüne hazırlanmak için SABAH gazetesinde kısa bir staj yapan Gülşe, muhabir arkadaşlarımızla heyecanlı zamanlar geçirdi. Gülşe ile yaşadıklarını, yeni dizisini ve hayatını konuştuk
"Amine peygamberimizin annesinin ismi (Emine). Aynı zamanda babaannemin ismiymiş" diye anlatıyor isminin anlamını...
Irak Kerküklü babası Galatasaray Takımı'nda disk atıcısıyken İsveç'e transfer oluyor ve annesiyle oraya yerleşiyorlar. Amine İsveç'te dünyaya geliyor. "Çocukluk yıllarım muhteşemdi. Prenses gibi sevgiyle yetiştirildim. Ailem bana Türk kültürünü hiç unutturmadı" diye anlatıyor geçmişini... Liseyi İsveç'te International High School of the Gothenburg Region'da okuduğu sırada güzelliğiyle dikkat çekmeye başlıyor. Türkiye'de güzellik yarışmasına katılıyor, ve birinci oluyor... Yarışmanın ardından dizi sektörünün dikkatini çekiyor ve kamera karşısına geçiyor. Uzun soluklu bir dizinin ardından şimdi tekrar başrolde...
Amine Gülşe bu günlerde Londra'da yaşayan Arsenal takımının oyuncusu Mesut Özil'le yaşadığı aşkla gündemde. Ama sevgilisiyle ilgili tek kelime konuşmuyor. şu aralar işi ön planda...

- Yeni dizinizde bir gazeteciyi canlandırıyorsunuz. Hiç gazeteci tanıdığınız var mı?
- Bir gazeteciyi canlandırıyorum ve bundan çok zevk alıyorum, tanıdığım bir kaç gazeteci var. Hatta dizi başlamadan onlara "Bir gazeteci nasıl sorular sorar, bir iş günü nasıl geçer?" gibi sorular sordum. Bu soruları canlandıracağım karaktere biraz daha yakınlaşmak istediğim için sordum.

- Bu role hazırlanırken özel bir hazırlık çalışması yaptığınızı biliyorum. Hatta bizim gazetemizde kısa bir staj yaptınız. Nasıl geçti?
- O kısa süreç bile bana çok şey kattı. Sabah erkenden gazeteye gittim orada beni karşıladılar. İlk önce gazetenin sabah toplantısına katıldım. 'Bir gazetede birgün nasıl geçer?' maceram ilk o toplantı odasında başladı. Çok heyecanlıydım, birçok çalışan odaya girdi hepsinin sunacağı haber dosyaları... Herkes birer birer kendi birimleriyle ilgili haberlerini okudu ve olabilecek haberler onayladıktan sonra dağıldılar. Toplantının ardından gazeteye gelen bir haber nasıl işlenir, hangi süreçten geçer onu öğrendim. Bu arada epey bir süreçten geçiyormuş haberler (gülümsüyor).
Sonra bir muhabir arkadaş geldi, onunla birlikte dışarıya haber kovalamaya çıktık. Benim için en keyifli geçen zaman buydu. Birçok yere gittik, çok önemli insanlarla oturup sohbet etitik. Bu sırada sürekli muhabir arkadaşı gözlemledim. Nasıl sorular soruyor? Nasıl hareket ediyor?
İnsanlara nasıl yaklaşıyor? Benim için böyle detaylar önemliydi çünkü canlandırdığım karakter, dışarıda iş peşinde koşan başarılı bir muhabir...
Günün sonunda çok heyecanlı ve enerji dolu ayrıldım gazeteden. Karekterime katabileceğim çok şey öğrendim. Ama şunu anladım ki; bir muhabir olmak hiç de kolay değilmiş. Aklında sorularla dolanıyorsun, her an bir haber için olay yerine gitmek zorunda kalabiliyorsun. Aslında çok büyük risk içinde çalışıyorsun çünkü her an her şey olabilir! Layığıyla işini yapan tüm muhabirleri tebrik ediyorum.

- Dizide nasıl bir gazeteciyi canlandırıyorsunuz?
- Çok enerjik, işini hakkıyla yapmaya çalışan, çalışkan bir muhabiri canlandırıyorum. İş denince Suna'ya, akan sular durulur. Öyle bir kız yani (gülümsüyor).



- Çok güzel bir kadınsınız. Hayatınız sürekli iltifat duymakla geçmiştir. Bu durum sizin ruh halinizi nasıl etkiliyor?
- Teşekkürler, bence her kadın güzeldir ve her kadın iltifat almalı, bu çok hoş bir şey. İnsan ister istemez mutlu oluyor. Ama küçükken tepkilerim daha farklıymış. Annemin anlatmasına göre, küçükten "Çok güzelsin" derlermiş ve ben hep teşekkür edermişim ama bir müddet sonra artık "Biliyorum bana güzel demeyin" diyerek kızmaya başlamışım.

- Güzellik yarışmasına girişiniz bile son dakika olmuş. Yarışmadan önce ve sonraki hayatınızı nasıl değerlendirirsiniz?
- Yarışmadan önce İsveç'te yaşıyordum, okul bitmişti ve bir restoranda çalışıyordum. Arkadaşlarımla vakit geçirip, sporunu yapan bir kızdım. Sonra tatil için geldiğim Türkiye'de kendimi bir anda başka bir dünyada buldum. Önceden de çok rahat bir hayat yaşıyordum, aileme çok düşkün, çalışkan bir kızdım. Şimdi de öyle. Aslında hayatım çok değişmedi. Ailemle ve arkadaşlarımla ilişkilerim, gündelik yaşantım hep aynı. Tek bir fark var o da artık gittiğim yerlerde tanınıyorum, birçok sevenim var ki bu beni inanılmaz mutlu ediyor. İsveç'teki Amine'yle Türkiye'deki Amine hep aynı, kişiliğimden ve yaşam tarzımdan hiç ödün vermedim.

- Güzellik yarışmasında neler yaşadınız. Özel bir anı var mı?
- Bir ay boyunca kampta yaşadık. Çok keyifli vakit geçirdim ve inanılmaz güzel insanlarla tanıştım. Çok eğlenceli aktiviteler yaptık, hayal gibi bir süreçti. Tabii ki zor günlerimiz de oldu. Provalardan yorulan ayaklarımız nedeniyle uykusuz geceler de yaşadık ama bu da bu sürecin bir parçasıydı. En güzel an ve hayatım boyunca böyle bir onuru, gururu bir arada yaşayamayacağım an ise tacımı taktıkları andı. Ben Türkiyemi temsil edecektim bundan daha özel bir an olamaz herhalde!

SOSYAL HAYATIM YOK GİBİ
- Türkiye'ye alışabildiniz mi? Burada en çok ne mutlu ediyor ve şaşırtıyor sizi?
- İstanbul'a taşınalı üç sene oluyor. İlk zamanlar alışmak çok zor oldu ama şimdi kendimi az da olsa İstanbullu hissediyorum. Her yeri az çok öğrendim. Hele İstanbul trafiği... (gülümsüyor). Türkiye'de yaşamak bana huzur ve mutluluk veriyor. Burada annemle birlikte yaşıyorum, sağ olsun beni yalnız bırakmadı, "Kızım neredeyse, ben oradayım" dedi. Minnettarım ona, bana evdeki huzuru yaşatıyor. İşten yorgun eve geldiğimde bana güç veriyor, o olmasaydı ne yapardım bilmiyorum.

- Günleriniz nasıl geçiyor?
- Sıradan geçiyor. İş yoğunluğundan pek bir şey yapmaya fırsat bulamıyorum. Spor yapmaya çalışıyorum. Arada arkadaşlarla buluşuyorum, ondan ziyade hep iş hep iş... Sosyal hayatım yok gibi...

- Doğum gününüz çok yakında. Bu doğum gününüzde dileğiniz ne olacak?
- Her sene dilediğim şey huzur, sağlık ve mutluluk.



MİLLİYETÇİ DUYGULARLA BÜYÜTÜLDÜM
- Türkiye desenli dövmeleriniz var, İsveç'teyken özlem duyuyor muydunuz?
- Annem, abimle beni milliyetçi duygularla büyüttü. "Kültürünüzü, dininizi, geldiğiniz ülkeyi hiç bir zaman unutmayacaksınız" derdi. Küçük yaşta sık sık Türkiye'ye geldik. Evde hep Türkçe konuşulurdu, başka dil yasaktı! İsveçce anneme bir şey sorduğumuzda "Anlamıyorum yavrum sizi, Türkçe sor" derdi. Abimle sekiz yaşımızdan itibaren her hafta Türkçe kursuna gittik ve bu liseye kadar sürdü. Annem tarihimizi bilelim isterdi, o yüzden Türkiye sevdam çok başkadır. 'Ne mutlu Türküm diyene' yazan dövmemi de o yüzden yaptırdım. Abimin göğsünde de kocaman bir ay yıldız dövmesi vardır.

- Çok iyi bir eğitiminiz var. Orada bu güzelliğinizle bir kariyer yapma olanağınız varken, neden Türkiye'desiniz?
- İsveç'te yaşarken bir teklif aldım. Beş ülkenin menajerleri toplanmış, ülkelerini temsil edebilecek manken adayları arıyorlardı.
Ailemle davet ettiler. 16 yaşımdaydım o zamanlar... Anneme şunu demiştim "Eğer bir gün bir ülkeyi temsil etme şansım olacaksa, o Türkiye olur!" -

Peki İsveç kültürü ne kattı size?
- Ben İsveç'i çok seviyorum. İyi ki orada büyümüşüm, orada okumuşum, oradaki hayatı yaşamışım. Karakterimi orada oturttum. İnsan hakları, eğitim, çalışma koşulları, disiplin, arkadaşlığı hep orada öğrendim. İsveç her zaman benim bir parçam, asla bırakmam!
Editör: İsveç Gündemi