Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde 8 ay kampta gözaltında tutulan Ömer Bekali, kampta on binlerce Müslümanın beynini "siyasi eğitim" adı altında yıkadığını kaydetti. 

İsveç Uygur Maarif Derneği'nin organize ettiği ve İnsan Hakları İzleme Örgütü İsveç ve Danimarka Başkanı Mans Molander, Yeşiller Partisi Grup Başkan Vekili Janine Alm Ericson, Sosyal Demokrat Milletvekili Thomas Hammarberg'inin desteklediği programda İsveç Parlamentosunda bir konferans veren Ömer Bekali, Çin'deki siyasi eğitim kampında yaşadıklarını anlattı. 

Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nden 2006 yılında Kazakistan'a göç ederek, 2009'da bu ülkenin vatandaşlığını aldığını söyleyen Çin doğumlu 44 yaşındaki Ömer Bekali, 2017'de ailesini ziyaret etmek için gittiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde gözaltına alındığını kaydetti. 

 Gözaltına alındıktan sonra, Karamay'da binden fazla kişinin gözaltında tutulduğu tel örgülerle çevrili bir kampa gönderildiğini ve  burada hücrede 8 ay kaldığını kaydeden Bekali, kampta on binlerce Müslümanın beynini "siyasi eğitim" adı altında yıkadığını belirtti. 

Bekali, ''Ayağımdaki ağır zincilerle küçük bir odaya kadınlı erkekli soktular. Anlatamayacağım şeyler yaşadık. 13 metrekarelik odalarda 50’ye yakın kişi kalıyordu. Bu halde yiyip içiyorduk. Çin, bu işkenceleri dünyaya mesleki bir eğitim olarak açıkladı. Benimse buna ihtiyacım yoktu. Dil biliyordum. Oradaki insanların içinde profesörler bile vardı. Mesleki eğitime ihtiyacımız yoktu. Sadece Doğu Türkistan Türkleri değil, Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan hatta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları vardı” dedi. 

Kampta hergün sabah şafak sökmeden uyandırıldıklarını belirten Bekali, ''Çin milli marşını söyleyerek güne başlıyorduk. Çin Komünist Partisini (ÇKP) öven marşlar ile Çin dil ve tarihi zorla öğretiliyordu'' ifadelerini kullandı. 

Tuvaletlere kameraların yerleştirilmiş olduğunu, abdest almamaları için banyo yapmalarına nadiren izin verildiğini ifade eden Bekali, görevlilerin 4 saat süren toplantılarda "İslam'ın tehlikelerini" anlattığını, birbirlerini eleştirmelerinin istendiğini söyledi. 

Müslümanlar için mübarek gün olan Cuma günü, tam öğle saatinde kendilerine zorla domuz eti yedirildiğini anlatan Bekali, domuzu yemeyenlerin 5 çeşit cezaya çarptırıldığını, kendisinin ilk dört cezaya maruz kaldığını aktardı. 

İlk hücre cezasının ardından 24 Kasım'da aniden serbest bırakılan Bekali'nin hikayesini önce kız kardeşi ve annesinin gözaltına alınabileceği endişesiyle paylaşmak istemediği, polisin 10 Mart'ta önce kız kardeşi Adile Bekali, bir hafta sonra annesi Emine Sadık, 24 Nisan'da da babası İbrahim'i götürmesi üzerine fikrini değiştirdiği belirtildi. 

Yaşadıklarını ayakları ve elleri zincirli anlatan Bekali, "Kendinizi eleştirmek, düşüncenizi ve etnik grubunuzu inkar etmek zorunda olduğunuzda psikolojik baskı muazzamdı. Hala her akşam güneş doğana kadar bunu düşünüyorum." diye konuştu.

Editör: İsveç Gündemi