İsveç medyasının, yabancılara yönelik yıkıcı, ayrıştırıcı ve itibarsızlaştırma projeleri uzun yıllardır devam ediyor.

Özellikle Türkiye kökenli ve Müslüman bir ülke vatandaşıysanız, olmayan şeyleri algı operasyonlarıyla oluştururarak servis ederler.

Son günlerde İsveç'in amiral medyasında Avukat Ekrem Güngör ile ilgili bazı iddialar yer alıyor. Olayın özü ile kaleme alınış şekli arasında alaka kurmak neredeyse imkansız.

Ekrem Güngör'ü hedef alan medya, Güngör'ü çetelerle ilişkilendirerek, çete liderlerine yardım ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma olduğunu ileri sürüyor. 

Oysa iddia makamının iddia ettiği şeyler hakkında dava bile açılmasına gerek görülmemiş ve ilk dosya soruşturmaya dahi gerek olmaksızın kapatılırken, ikinci dosya devreye alınarak tutturmaya çalışıyorlar. Devlet kanalıyla verilen dosyalarda savunma avukatı işini yaparken, müvekkilini savunmasından daha normal ne olabilir?

İddia edilen bilgi sızdırmaları, avukatlık görevini kötüye kullanmakla ilgili net bir bilgi ve belge bulunmuyor. Ancak İsveç medyası bunun üzerine öyle bir atlıyor ve öyle bir algı harmanlıyor ki, haberleri okuduğunuzda vay be! demek geliyor içinizden.

İşin özü iddia makamınca bir iddia var ve etik kurumu da bunu araştırıyor. Dava yok, görevi kötüye kullanımın ispatı yok, Avukat Ekrem Güngör işine devam ediyor ama öyle bir algı operasyonu var ki, sanki uyuşturucu ticareti yapmış gibi yaryaga koparılıyor.

İsveç medyası kelle alıyor!

İsveç basını yıllardır, Türkiye toplumunun İsveç'teki STK temsilcilerini hedefe koyarak Türkiye aleyhinde propaganda aracı olarak kullanıyor. 

Biz çabuk mu unutuyoruz?

En belirgin örneklerle: Mehmet Kaplan gibi bir bakanı, Mikail Yüksel gibi bir siyasetçiyi de medya algısıyla götürmediler mi?

Yaklaşık on yıldır İsveç'teki yerel haberleri başta olmak üzere, gündeme dair binlerce haber, yazı ve makale kaleme alıyorum. Bu nedenle de İsveç medyasını çok sıkı takip edenlerden biriyim. 

Hangi başarılı göçmene nasıl operasyonlar olduğunu açık bir şekilde görüyorum.

İsveç basını bu operasyonları yaparken, zaman zaman içimizden birileri de maalesef bu haberlerin üzerine balıklama atlıyor. Oysa, soruşturma olaylarında iddialar kanıta, kanıtlar davaya ve davalar cezaya dönüşmediği müddetçe kişi masumdur ve bununla da kalmayıp, iddia makamı isnat ettiği, yönelttiği suçlamaları ispat etmekle mükelleftir. İtibar kıyımı yaparak, sonra da pardon diyene kadar aslında istediklerini alıyorlar. Zaten amaçları bu, kamuoyu dikkatini operasyon yapmak istedikleri kişilere çekerek, toplumdaki itibarlarını zedelemek.

Etik kurumu çalışması önümüzdeki günlerde tamamlacak, tekrar altını çizmekte fayda var. Etik kurumu araştırması, bir suç davası ya da bir yargı süreci değildir. Bu süreç tamamlandığında temenni ederim ki Avukat Ekrem Güngör ve beraber çalıştığı diğer avukat arkadaşı hukuki zeminde bu operasyonu yapanlara hesabını sorarlar. Zira adaletin sağlanması için mücadele edenlere adeletsizlik yapıldığında, hukuk çerçevesinde hesap sorma konusunda cesur olmalılar ve asla pes etmemelidirler.

Basit bir soruyla: İsveç basını üç aydır kayıp olan ve hala bir izine rastlanmamış Deniz Arda olayının sorumlularını neden yazmıyor?