İstanbul, burada doğup büyüyenler ve yaşayanlar için vazgeçilmez bir aşk ama sorunlarıyla da hayattan bezdiriyor... Buraya gelen yabancılar ise sorunlarından çok güzelliklerine odaklanmayı başarabiliyor. Bu kişilerden biri olan İsveç İstanbul Başkonsolosu Therese Hydén, İstanbul'u her şeyiyle çok seviyor ve Boğaz'ı seyretmeye doyamadığını söylüyor. Hydén, farklı işlere de imza atarak İsveç'i, Türkiye'ye tanıtıyor. Birçok kez düzenledikleri 'İsveçli Babalar' sergisi gibi... 'İsveçli Babalar' sergisi, İsveç Enstitüsü'nün geliştirip tasarladığı ve İsveçli fotoğraf sanatçısı Johan Bavman'ın dünya çapında beğeni toplayan, babaların çocukların bakımı ve eğitiminde üstlendikleri role ilişkin farkındalık yaratmayı amaçlayan bir proje. Sergi bu yıl, Göztepe Spor Kulübü işbirliğiyle düzenlendi. Farklı kültürden babaları çocuklarıyla görüntüleyen ve Göztepe Spor Kulübü futbolcularından Yasin Öztekin, Andre Castro ve Kadu ile Göztepe Spor Kulübü Başkanı Mehmet Sepil'in çocuklarıyla çektirdikleri fotoğraflarla renklenen sergi, 'Baba, Çocukluğumu Benimle Paylaş' sloganıyla hayat buldu ve büyük ilgi topladı. Therese Hydén ile hem Türkiye'deki yaşamını konuştuk hem de sergiden bahsettik...

Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz, daha önce nerelerde görev yaptınız? 
20 yıldan uzun bir süredir, Dışişleri Bakanlığı bünyesinde ülkeme hizmet ediyorum. Kariyerim boyunca birçok ülkede çeşitli görevlerde bulundum. Strasburg'da Avrupa Konseyi İsveç Delegasyonu'nda, New York'ta Uluslararası Göç Örgütü'nde (IOM), Brüksel'de muhtelif misyonlarda ve şimdi de İstanbul'da Başkonsolos olarak... Ne mutlu ki uluslararası tüm bu görevlerim sırasında eşim ve çocuklarım bana hep eşlik ettiler. 

Kaç yıldır İstanbul'dasınız? Daha önce İstanbul'a gelmiş miydiniz? 
İstanbul'daki Başkonsolosluk görevime 1 Eylül 2016 tarihi itibariyle atandım. İstanbul'da uzun süredir bulunmasam da, zaman zaman hareketli günlere tanıklık ettim. Burada çalışmaya başlamadan önce, pek çok İsveçli gibi ben de İstanbul'u ve Türkiye'nin Akdeniz kıyılarını turist olarak ziyaret etmiştim.

İstanbul'da yaşamanın en güzel yanları ve sizi en çok zorlayan yanları neler? 
Yaşadığım yerden Boğaz'ın manzarasını seyretmeye asla doyamıyorum. Bence deniz, şehri canlandırıyor. Ben 10 milyon nüfuslu bir ülkeden geldiğim için, neredeyse bu rakamın iki katı nüfusa sahip bir şehirde yaşamak zorlu olabiliyor. Yine de bu kalabalığa rağmen İstanbul'da her şeyin tıkır tıkır işlemesi takdire şayan.

İstanbul'da boş zamanlarınızda neler yaparsınız? En sevdiğiniz semt neresi? 
Semtim Beyoğlu'nda yürümeyi, İstanbul'da yeni yerler ya da yeni mekanlar keşfetmeyi çok seviyorum. Ayrıca müzeleri ve sanat galerilerini ziyaret etmekten de bolca keyif alıyorum.

İstanbul'da alışamadığınız şeyler var mı? 
Hayır, İstanbul'da alışamadığım hiçbir şey yok. Sadece Türkçeyi biraz daha iyi konuşabilmeyi isterdim.

Türkçeniz nasıl bu arada? Konuşabiliyor musunuz? 
Deniyorum! Türkçe dersleri alıyorum ve harika bir Türkçe öğretmenim var. Ancak Türkçe konuşmakta halen zorlanıyorum.

Kaynak: http://www.samdan.com.tr/roportajlar/2019/03/10/therese-hydn-istanbulda-alisamadigim-hicbir-sey-yok

Editör: İsveç Gündemi