İKLİMİN korunması kısa bir süre öncesine kadar bir grup çevreci örgütlerin ötesine geçmiyordu. İklim krizi, şimdi ise insanlığın geleceğine yönelik reel bir tehdit oluşturmaya başladı. İklim değişikliğini önlemek 21’inci yüzyılın asıl ödevi olarak görülüyor.

İklimin korunması için toplumsal bir bilinç oluşmakta. Bunu fark eden hükümetler ve siyasi partiler, iklimi korumayı programlarının ana konusu yapmaya başladı.
Almanya’da daha önce çevre konusuna tamamen yabancı olan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU), şimdi en çevreci parti olma yarışında.
CSU Lideri Markus Söder, iklimi koruma amacıyla tren biletlerinin ucuzlatılmasını ve şehirler arası uçak trafiğinin kaldırılmasını istiyor.

İKLİM SEFERBERLİĞİ
Tüm dünyada yüzlerce belediye iklim değişikliğine karşı acil önlemler alma çağrısıyla bir seferberlik hareketi başlattı. Yüz gün önce kurulan iklim seferberliğine Almanya’dan katılan belediyelerin sayısı her geçen gün artıyor. Belediyeler iklim seferberliği çerçevesinde bir dizi çevre koruma önlemleri alıyor. Bunun başında şehirlerde daha çok otoyol şeridinin bisiklet yoluna dönüştürülmesi, şehir içinde otopark ücretlerine ağır zamlar, iklim dostu binalar yapılması, güneş enerjisi ağının genişletilmesi ve kentlerin daha fazla ağaçlandırılması geliyor. İklim seferberliği çağrısına ilk katılan Almanya’nın Konstanz kenti oldu. Hemen ardından Köln, Kiel, Saarbrücken, Bochum, Karlsruhe, Düsseldorf, Gelsenkirchen, Bielefeld, Münster gibi kentler geldi.

ACİL DEĞİŞİM
İklim bilincinin toplumda gelişmesi, ‘Gelecek için her cuma’ adlı okul grevlerine borçlu. İsveçli Greta Thunberg’in Ağustos 2018’de İsveç Parlamentosu önünde başlattığı oturma eylemi, kısa zamanda tüm Avrupa’ya yayıldı. Öğrenciler, “Geleceğimiz için iklim çok daha önemli” diyerek, cuma günleri okula gitmeyip gösteriler düzenledi.
İklimi korumada en çok tartışılan konuların başında ise tarım ve orman ekonomisi geliyor. Dünya İklim Konseyi (İPCC) beş gün önce yayınladığı son raporunda, beslenme alışkanlıklarının ivediyen değişmesi gerektiğini, aksi takdirde geleceğin karanlık göründüğünü, iklim değişikliğinin doğa üzerindeki etkilerinin çok korkunç olacağını uyardı.
Tarım ve orman ekonomisi küresel ısınmada sera gazı salımının yüzde 23’üne neden oluyor. Buna dizelle çalışan traktörler ve gıda ürünlerinin işlenmesinde kullanılan enerji tüketimi de eklendiğinde, ısınmanın üçte biri yanlış tarım ekonomisinden kaynaklanıyor.

TARIMDA DÖNÜŞÜM ŞART
Almanya Çevre Bakanı Svenja Schulze, “Üzerinde yaşadığımız toprağı öyle kullanıyoruz ki, yıkıma gidiyoruz. Henüz geç olmadan harekete geçmeliyiz” dedi. Deutschlandfunk radyosuna konuşan Schulze, iklim değişikliğini ülkelerin tek başına önleyemeyeceğini, bunun için uluslararası çaba gerektiğini söyledi: “Eski çöplüklerde metan üretiliyor. Metan çok tehlikeli sera gazı salıyor. Gelecek 10 yıl içinde belediyelerin çöp tesislerini modernleştirmesi için destek vereceğiz. Biz Brezilya’dan soya alıyoruz. Onlar bunun için ağaçları kesiyorlar. İklime zarar veriyorlar. Biz soyayı hayvan yemi olarak kullanıyoruz. Daha sonra eti Çin’e ihraç ediyoruz. Bu sağlıklı bir durum değil. Toprağa zarar veriyor. O nedenle hayvan beslemeyi alanla sınırlı tutmak lazım.”

GÖÇÜYORUZ
Amazon ormanlarında 1970 yılından beri Türkiye yüz ölçümü kadar ormanlık alan yok oldu. Toplam yüzde 17’lik bir orman alanı yok olmuş durumda. Araştırmacılar yağmur ormanlarında kaybın yüzde 20 ile yüzde 25 sınırına ulaşması durumunda bir daha geriye dönüşün mümkün olmayacağı görüşünde. 
İklim değişikliğinin yol açtığı kuraklık, aşırı sıcaklar, su ve gıda maddeleri kıtlığı giderek artıyor. Dünyada 820 milyon insan kıtlık içinde yaşıyor. Buna ek olarak dünya nüfusunun 7.7 milyardan 10 milyara çıkması bekleniyor. Ekonomik kıtlıkla birlikte dünyada göç hareketleri kontrol edilemeyecek boyutlarda büyüyor.
1990-2017 yılları arasında dünya nüfusu yüzde 42, göç ise yüzde 69 arttı. Birleşmiş Milletler raporuna göre 2018 yılı sonunda dünya çapında 70.8 milyon insan göç halinde. 
21’inci yüzyıl insanın varlığını belirleyecek bir yüzyıl olacak.

Editör: İsveç Gündemi