Çocukların seslerini duyurmaları için ihtiyaç duydukları alanın oluşumuna katkı sağlamayı amaçlayan Genç Sesler Projesi kapsamında ‘Çocuğun Katılım Hakkı: Neredeyiz?’ başlıklı sempozyum düzenlendi. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleşen sempozyuma İstanbul İsveç Başkonsolosluğu Türk İsveç İşbirliği Birimi Yöneticisi Cecilia Bisgen Jansson, Queens Üniversitesi Çocuk Hakları Merkezi Eş Direktörü Laura Lundy, BİLGİ Sivil Toplum Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Pınar Uyan Semerci, çok sayıda akademisyen ve davetli katıldı. Laura Lundy, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesine atıfta bulunarak, “Çocukların oyun oynama, bakım, güvende olma haklarının yanı sıra seslerini duyurma hakkı da var” dedi.

“ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME İSVEÇ’TE YASALAŞIYOR”

 İstanbul İsveç Başkonsolosluğu Türk İsveç İşbirliği Birimi Yöneticisi Cecilia Bisgen Jansson, BM Çocuk Hakları sözleşmesinin İsveç’te Ocak 2020 tarihi itibariyle yasalaşacağını ifade ederek, “Gençlerin seslerini duyurmak istiyoruz. İlham ve motivasyon verici bir sempozyum oldu. Biz çocukları hakları olan bireyler olarak görüyoruz. Yetişkin olmaya aday gruplar olarak görmüyoruz. Bu sebeple İsveç çocuk haklarına dair sözleşmeyi yasalaştırma kararı aldı. Ocak 2020’de yasalaştıracağız. Biz çocuğun rolünü yasal görüyoruz. Kendi haklarına sahip tüzel kişiler olarak görüyoruz. Türkiye’de de bunun gerçekleşmesini umut ediyorum. Bu sempozyumun da buna bir adım olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

“ÇOCUKLARI DİNLEYEREK DİĞER HAKLARINI YERİNE GETİREBİLİRİZ”

Queens Üniversitesi Çocuk Hakları Merkezi Eş Direktörü Laura Lundy, yaptığı açılış konuşmasında çocukların seslerinin duyulma hakkının da olduğunu vurguladı. Lundy, “Çocukların duyulma hakkı, haklarının yerine getirilmesinde önemli bir barometre. Bu bireysel ve çocuk gruplarını etkileyen bir hak. Çocuklara ne yaptıkları konusunda daha sonra geri bildirimlerde bulunabilmeliyiz. Çocuğun bize bir şeyler söylemesi için gelmesini beklemeyeceğiz ve bunun için kapsayıcı bir ortam sağlayacağız. Çocuklar düşüncelerini ifade etmekte zorlanamazlar ama böyle bir haklarının olduğunu bilmeliler” diye konuştu.

“ERİŞKİNLER AYRI, ÇOCUKLAR AYRI DÜŞÜNÜYOR”

Yaklaşık 10 yıl önce Kuzey İrlanda’da ekibiyle birlikte araştırma yaptıklarını dile getiren Lundy, şunları söyledi: “Öğretmen ebeveyn ve doktorlarla da görüştük. Elde ettiğimiz veriler birbirleriyle bağdaşmıyordu. Erişkinler madde 12’yi bildiklerini ancak bu maddeden haberdar olmadan çocuklarını dinlediklerini ifade ettiler. Çocuklar ise erişkinlerin kendilerini dinlemediklerini, onların otoritesine karşı geldiklerini düşündüklerini söylediler. Çocuklar ne söylemek istediklerini ifade ettiklerinde ebeveynler ‘ne yapacağımı söyleyemezsin’ diyebiliyor. Çocuğun sesinin kısılması ifadesi kullanıldığında çocuk haklarını yerine getiremiyoruz.”

“KATILIM HAKKINI ANLAMAYA İHTİYAÇ VAR”

BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi Proje Yöneticisi Gözde Durmuş, katılım hakkının bir ‘etkinliğe katılmak’ olarak algılandığını ve Türkiye’de de dünyada da bu hakkı anlamaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Durmuş, “Eğitim çocukların hayatını kaplayan bir alan. Onların eğitimde var olabilmesi ve erişebilmesi önemli. Eğitime katılım hakkında ise, çocukların görüşlerini ne kadar dinliyoruz, nasıl bir okul, nasıl bir eğitim sistemi, nasıl bir sınav sistemi, nasıl bir sınav istiyorlar gibi soruları sormamız gerekiyor. Katılımın temel derdi sadece soru sormak değil. Çocukların kendilerini ifade etmesinden daha ziyade onları ne kadar ciddiye alıyoruz nasıl geri bildirimler veriyoruz bunlar da önemli” dedi.

Türkiye’de çocuklardan danışmanlık almak için farklı komiteler kurulduğuna dikkat çeken Durmuş, “Bu mekanizmaların her çocuğu kapsayıp kapsamadığını tartışıyoruz. Her çocuğu nasıl dahil edebileceğimiz, çocuklardan nasıl görüş alabileceğimiz konusunda kendimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var. Diğer haklar kadar önemli bir hak” şeklinde konuştu.

Editör: İsveç Gündemi