[Ön not: “İsveç modeli”, 2008 krizi sonrası işçi sınıfının haklarını hedef alan yeni neoliberal saldırı dalgası nedeniyle Avrupa’da hala “görece olumlu” bir referans noktası tartışılmaktadır. 1 Eylül 2009’da kaleme alınan aşağıdaki yazı, bu tartışmaların bir parçasıdır. Okurun yazının bu tarihte ve bu koşullarda yazıldığını dikkate alması gerekmektedir.]

İsveç’te 2001 yılından bu yana uygulamaya koyulan emeklilik reformu daha fazla saydamlık sağladı ve emeklilerin yazgısını ülkenin ekonomisiyle ilişkiye soktu. İyi ve kötü günler için.

Fransa’da emeklilik sistemini yeniden gözden geçirmek için 2010 yılında öngörülen buluşma nedeniyle İsveç emeklilik reformundan çok söz edildi.

2001 yılından beri, on beş yıllık görüşmelerden sonra, İsveç sistemin mantığını derin şekilde değiştirdi ve emeklilik maaşlarını otomatik olarak ayarlama düzeneği getirdi. Bu sistem, Fransa da dahil olmak üzere dağılım olarak emeklilik sistemini finanse etmek için GSMH’nin gerekli payının nüfusun yaşlanması nedeniyle artmasına ve çalışan sayısının çalışmayanlara göre azalmasına tanık olan tüm ülkeleri ilgilendiriyor.

Kuşaklar arası sözleşmenin sınırları üzerinde de sorgulama yapmaya neden olan bir gelişme: Sistemi korumak için çalışanların (aktiflerin) ürettiği zenginlikten daha fazla pay almak mı gerek ya da aidatlarını azaltmak gerekir ya da ücretlileri daha fazlamı çalıştırmak gerekir? İsveç reformu bu ikileme ilginç çözümler getirse de yine de sorunlu. Bugün bunalımın neden olduğu emekli maaşlarının önemli düşüşünün gösterdiği gibi.

Daha belirgin emeklilik hakları

İsveç’te reformun getirdiği ilk yenilik şudur: Bir bankanın yönettiği kişisel tasarruf planı söz konusuymuş gibi dağılımlı bir emeklilik sistemini yönetmek. Her çalışan kişisel bir hesapta emekli aidatlarını biriktirir. Bu hesapta “sermayesi”, “faiz oranı” getirisi ve ilerde kazanacağı emeklilik maaşı görülebilir. Para biriktirme ya da yaşam sigortası sisteminde olduğu gibi gerçek kişisel bir tasarruf söz konusu değildir. Bugünün maaşları bugünün aidatlarıyla ödenir. Yarının maaşları da yarının aidatlarıyla.

Hesapta görülen tutarlar gerçekte her ücretli için sistemin sanal bir borcunu gösterir. “Aktif yaşamı sonucu çalışan emeklilik sermayesi biriktirmiştir ve emeklilikteki haklarının genişliğini gösterir” diyor iktisatçı Thomas Piketty ve Antoine Bozio. Ama bu sermaye emeklilik kazanıldıktan sonra aylık maaş olarak alınır. Fransa’daki tamamlayıcı (ek) emeklilik sistemi gibidir, yani her ücretli “puan” olarak bir sermaye biriktirir ve bunun satın alma fiyatı ve değeri (maaşın gelecekteki düzeyi uyarınca) bilinir.

Ancak biriken sermayenin içinde geliştiği koşullar kişisel kuralların sonucu değildir. Uygulamada, devlet değerlendirme kurallarını saptar ve öyleki sistemin toplam yükü ücret kitlesiyle aynı hızda artar. Bu temelde, her yıl İsveç devleti her çalışana hesabı hakkında bilgi yollar: Çalışanın ve patronun ödediği aidatlar, gelecekteki maaşının tutarı ve genel olarak, sistemin finansal dengesiyle ilgili rapor. Bu belirginlik Fransız sisteminde yoktur ve burada çalışanın gelecekteki emekli maaşını tahmin etmesi çok zordur.

Bu basitlik sistemin ikinci bir özelliğinden de kaynaklanır: Tüm mesleki yaşamı boyunca biriken gelirlere orantılı olarak emekli maaşı orantılıdır. Eski İsveç sisteminde, çalışan en az 30 yıl aidat ödemek zorundaydı ve tam emekliliği elde etmek için 64 yaşını beklemek zorundaydı. Maaş da aktif yaşamı boyunca en iyi onbeş yıl temeline göre hesaplanıyordu. İlke olarak, bu sistem Fransa’daki hesaplama sistemine tekabül eder, eşikler farklı olsa da. Bundan böyle, İsveç’te en az 40 yıl aidat ödemek koşuluyla isteyen herkes emeklilik yaşını seçebilir. Emekliliğe karar verdiği an, maaş tutarı aynı yaş grubunun ortalama yaşam süresine göre düzeltilmiş, tüm çalışma süresince elde ettiği gelire bağlı olacaktır.

Hakkaniyet eksikliği

Tüm aktif çalışma süresine göre hesaplanan maaş göreli olarak uzun meslek yaşamın olanlara avantaj sağlar ama aktif yaşamı boyunca gelirleri ilerleyenlere göre sönüktür.  Buna karşın, emek piyasasında zaman zaman bulunamayanları ya da istikrarlı bir işe giremeyenlerin önünde engel çıkarır. Bu olay İsveç’te sınırlıda olsa ve burada da kırılganlık ya da güvensizlik artsa da, bu sistemi olduğu gibi Fransa’ya aktarırsak, emeklilik düzeyini önemli ölçüde etkileyecektir. Yeni İsveç sistemi çalışma yıllarıyla eş tutulan birçok durumu dikkate alır(izin, işsizlik, eğitim). Bu durumda, diğer toplumsal güvenceler(sigortalar) ilgili tutarları öderler. Ama, alınan yardımlar(yapılan ödemeler) temelinde hesaplanan aidatlar söz konusu olduğundan(örneğin, eski ücretin yüzde 70’i temsil eden işsizlik yardımından hareketle)emekli maaşını aşağıya doğru çeker.

Bir diğer sorun ise şudur: Emeklilik maaşını emekliliğe ayrılma yaşında ortalama yaşam süresine bağlamak kimi zor, zahmetli işlerde çalışanlar için uygun değildir. Oysa İsveç reformu zor, zahmetli meslekler için özel bir ayrım yapmıyor. Kuşkusuz, işçiler mesleklerine diplomalı olanlara göre daha erken başladıklarından daha fazla yıl emekliliğe katılıyorlar. Ama İsveç sendikalarının seçimi emeklilik rejimi düzeyinde dengeleme düzenekleri sağlamak yerine çalışma koşullarında eşitsizliklerle mücadeleye devam etmek oldu.

Sistemin altüst olması

Sonuçta, bu reform emeklilik maaşı düzeyini a priori garantiye alan belirlenmiş aidat sisteminden sadece gelirlerin saptandığı belirlenmiş aidatlı sisteme doğru yol aldı. Bu da katkı payı ödeyenlerin ekonomik bağlamın gelecekteki değişikliklerine bağlı riskleri emeklilere doğru genişletti. Örneğin, bugünkü Fransız sisteminde, yeterli yıl aidat ödeyen bir memur, Fransız ekonomisinin gelecekteki durumu ne olursa olsun(kuramsal olarak), gelirinin yüzde 75 oranında emeklilik maaşına hak kazanır. Aynı kural özel sektör çalışanı içinde geçerlidir, maaş hesaplaması biraz farklı olsa da.  Uygulamada, bu karşıtlık geçerli değildir. Fransa’da birbiri ardına gelen reformlar kuşaklararası sözleşme deyimlerini değiştirdi (gerekli aidatların süresinin uzaması, emeklilik maaşının hesaplandığı sürenin uzaması, ek emeklilik satın alma değerlerinin fiyat ve değerinin değişmesi, genelleşmiş katkı payına katılımda emekli maaşlarının da vergilendirilmesi). Tüm bu önlemler Fransız sistemini belirlenmiş aidat sistemine yaklaştırmakta.

İsveç’te ise tersine gelirler düzeyine rejim harcamalarının sürekli uyarlanması çelişkili bir rol oynuyor. Ücret kitlesi bir durgunluk nedeniyle azalır ya da bir kuşak boyunca ortalama yaşam süresi öngörüldüğünden daha fazla artarsa, emeklilik maaşları azalır. 2010 yılında gerçekleşebilecek risk de budur; durgunluk sonrası, emekli maaşlarında yüzde 4,4’lik azalış meydana gelebilir. Buna karşın, ekonomi sağlıklıysa ve istihdam artıyorsa, maaşlarda artmaktadır.

İsveç reformu tüm sosyal oyuncuları bir araya getiren bir görüşme sonrası elde edildi. Sistemi kuran temel ve sürekliliğini sağlayan ilkeler üzerinde güçlü bir antlaşma sağlandı. Sonuçta, gelecekteki emekliler için belirli bir saydamlık ve güvence var. Gelecekleri ulusal ekonominin sağlığına bağlı. İyi ve kötü günler için.  Sorun ise sistemin bugünkü bunalımı aşıp aşamayacağı.

1 Eylül 2009

[Alternatives Economiques dergisindeki ndan Sendika.Org için İsmail Kılınç tarafından çevrilmiştir]



Editör: İsveç Gündemi