Dünyanın gözü Suriye'de Esad karşıtı muhaliflerin elinde kalan son büyük kent olan İdlib'e yapılacak olası bir operasyona çevrilirken, İran'ın başkenti Tahran konuyla ilgili tarihi bir zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.

Daha önce Suriye'de çözüm için İstanbul ve Rusya'nın Soçi kentlerinde buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, şimdi de Tahran'da bir araya gelecek.

Astana sürecinin garantör ülkelerine liderlik eden Erdoğan, Putin ve Ruhani'nin görüşmesinde masadaki bir numaralı gündem maddesinin Esad rejiminin İdlib'e yönelik olası operasyonu olması bekleniyor. Zirve aynı zamanda, İdlib'e yönelik operasyonun engellenip engellenemeyeceği sorusuna da yanıt verecek ve sorunun diplomatik yollarla çözümünün mümkün olup olmadığını ortaya koyacak.

2015'ten bu yana muhaliflerin elinde olan İdlib'de yaşayan 3.5 milyona yakın insanın kaderi Tahran'da yapılacak zirveden çıkacak mesajlarla şekillenecek. Esad rejimi ve müttefiklerinin askeri operasyon konusunda ısrarcı olması, milyonlarca sivilin yerinden edilmesi ve yeni bir göç dalgası anlamına gelebilir.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani daha önce Soçi ve İstanbul'da iki kez bir araya gelmişti.

TARAFLAR NE İSTİYOR?
 
Suriye'de 2011'den bu yana devam eden iç savaşın dönüm noktalarından biri olan İdlib, birçok bölgesel ve uluslararası aktör için askeri ve siyasi açıdan stratejik öneme sahip.

Suriye iç savaşına dahil olduktan sonra savaşın gidişatını Esad rejimi lehine değiştiren Rusya, Şam yönetimine İdlib konusunda da desteğini sürdürüyor. Benzer bir şekilde, bölgede paramiliter güçleri bulunan ve savaşın ardından da ülkedeki askeri varlığını sürdürmek isteyen İran da Esad rejiminin İdlib operasyonunu destekliyor.


Geçtiğimiz 2 hafta içerisinde İran Dışişleri Bakanı ve İran Savunma Bakanı'nın da içlerinde olduğu yetkililer Şam'ı ziyaret etti. Görüşmelerde olası İdlib operasyonunun yanı sıra, İran'ın Suriye'nin yeniden inşasında alacağı rol ve Tahran yönetiminin ülkede kurmak istediği kalıcı askeri üsler konusunun masaya yatırıldığı iddia edilmişti.

Ankara ise sorunun askeri yöntemler kullanılmadan çözülmesi ve Astana sürecinde belirlenen 'çatışmasızlık bölgesinin' devamından yana bir politika izliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin İdlib'i çevreleyen 13. askeri gözlem noktası bulunuyor. İdlib ile 130 kilometrelik sınırı bulunan Türkiye'nin yaşanabilecek yeni bir göç dalgasından ilk etkilenecek ülke olması da Ankara'nın konuyu diplomatik yollardan çözme çabalarının en önemli nedenlerinden biri olarak görülüyor. Zira hali hazırda 3.6 milyon Suriyeli göçmene ev sahipliği yapan Türkiye, olası İdlib operasyonunun ardından tahmini olarak 800 bin kişilik yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.

Şam yönetimi için ise İdlib, savaşın düğümünün çözüleceği noktalardan biri olarak görülüyor. Esad rejimi, 7 yıldır devam eden iç savaşın ardından İdlib'i kontrol altına alarak bir anlamda zafer ilan etmek istiyor.

Kentten geçen ve Türkiye, Suriye ve Ürdün'ü birbirine bağlayan M5 otoyolu rejim için kentin stratejik önemini arttırırken, İdlib'in Rusya'nın kullanımındaki Hımeymim Havaüssü'nün bulunduğu Lazkiye'ye komşu olması Moskova'nın da kentte kontrol sağlama arzusunu arttırıyor.

Rejimin son dönemde artan hazırlıkları İdlib'in güneyindeki Ebu Zuhur havaalanı ve Lazkiye'nin Sılınfe bölgelerinde yoğunlaşıyor. 

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Bizim orada 12 gözlem noktamız var. Oradaki güvenlik güçlerimiz kararlılıkla çalışmalarını sürdürüyor. Hepsinden öte şu anda bizim Rusya ile olan işbirliğimiz çok önemli. Bunu silahlı kuvvetlerimiz ve Savunma Bakanı'mız, istihbaratımız aynı şekilde sürdürüyor. Burada 3,5 milyon insan var. ABD Rusya'ya, Rusya ABD'ye topu atıyor. Ama, Allah göstermesin, buralara füzeler yığdırılacak olursa çok ciddi bir katliam yaşanır."  

İDLİB'DE KİM YAŞIYOR, ŞEHRİ KİM KONTROL EDİYOR?
 
Bazı kaynaklara göre 3 milyon, bazı kaynaklara göre 3.5 milyon sivile ev sahipliği yapan İdlib'de yaşayanların büyük bir bölümü daha önce rejimin operasyonlarına maruz kalan Halep, Hama, Humus ve Dera gibi bölgelerden İdlib'e göç edenlerden oluşuyor.

Muhalif güçlerin kontrolündeki kenti kontrol eden tek bir grup yok. Kentte 30 bin civarında silahlı muhalif olduğu tahmin edilirken, bunların içerisinde Birleşmiş Milletler ve Türkiye'nin de terör örgütü olarak tanıdığı Heyet Tahrir el-Şam'ın (HTŞ) 10 bin üyesinin olduğu belirtiliyor. El-Kaide'nin Suriye'deki uzantılarından olan Nusra Cephesi bir süre önce adını Heyet Tahrir el-Şam olarak değiştirmişti.

Bölgede HTŞ'nin yanısıra Ulusal Kurtuluş Ordusu, Ahrar-el Şam ve Nureddin Zengi Tugayları gibi gruplar da etkili bir profil çiziyor. Bu grupların dışında İdlib'de Özgür Suriye Ordusu bayrağı altında savaşan birçok grup da bulunuyor.


Son 2.5 aydır İdlib çevresinde rejimin yığınağı devam ederken, kente bir operasyon yapılmasını bekleyen muhalifler de savunma mevzilerini güçlendiriyor

BATI'NIN KİMYASAL SİLAH ENDİŞESİ
 
Başta ABD ve Fransa olmak üzere birçok Batı ülkesi, İdlib'de yapılacak olası bir operasyona karşı olduklarını net bir tavırla ortaya koydu. Avrupa ülkeleri yeni göç dalgasının kıtayı da etkileyebileceği endişesi de taşırken, Batılı ülkelerin uyarıları Esad rejiminin bölgede kimyasal silah kullanma ihtimali etrafında şekillendi.

ABD, İngiltere ve Fransa, Esad rejiminin kimyasal silah kullanması durumunda buna hızlı bir şekilde yanıt verileceğini duyururken, Fransa Genelkurmay Başkanı uyarıları bir adım daha ileri taşıyarak kimyasal silah kullanılması durumunda vurulacak hedeflerin belirlendiğini söyledi.

Kentte savaşın ayak sesleri duyulurken, İdlib halkı da olası bir kimyasal saldırıdan el yapımı gaz maskeleriyle korunmanın planlarını yapıyor

ABD Başkanı Donald Trump ise önce "Beşar Esad, Suriye'nin İdlib şehrine düşünmeden saldırmamalı. Ruslar ve İranlılar bu muhtemel insanlık trajedisinde yer alarak derin bir insani hata yaparlar. Yüz binlerce insan ölebilir" açıklaması yapmış ardından da "İdlib'de katliam olursa ABD çok kızacak" ifadelerini kullanmıştı.

Moskova yönetimi ise Batı ülkelerini Suriye'ye saldırmak için kimyasal saldırı 'mizanseni' düzenlemeye hazırlanmakla suçluyor. Rus yönetimine göre, İngiltere'nin organizasyonuyla bölgede bir kimyasal saldırı provokasyonu yapılarak Suriye'ye askeri müdahalenin zemini hazırlanacak. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da geçen hafta ABD'nin İdlib'de provokasyon planladığını, amacının "Nusra Cephesi'ni korumak ve bölgedeki çalkantılı durumun devam etmesini sağlamak" olduğunu ifade etmişti.

Editör: İsveç Gündemi