2011 yılından beri halkına zulmeden Esed’in katlettiği yüzbinlerce insan yetmezmiş gibi, Suriye’de ölümden kaçarak yaşama tutunmak ve güvenli bir limana sığınmak ümidiyle Avrupa’ya göç eden insanlara karşı yapılan ırkçı saldırılar “İslamofobi” ile örtülüyor. Yaşanan bu süreçte, Avrupa’nın çok kültürlülük anlayışı, demokrasi, kişi hak ve özgürlüklerine saygısı kendi çıkarları ile örtüştüğü ölçüde olduğu bir kez daha ortaya çıktı.

 

Öte yandan DAİŞ’in hortlamasını fırsat bilen Avrupa, sadece yeni göçmenlere karşı değil, aynı zamanda Avrupa’nın önemli bir parçası haline gelmiş Müslümanlara karşıda müthiş bir baskı başlattı ve o baskısına devam ediyor. Avrupa kıtasında her Müslümanı potansiyel terörist olarak gösteren faaliyetler yürüten gruplara, en başta medya desteği geliyor. Kamuoyunu Müslümanlara karşı nefret, ayrımcılık ve düşmanlığa sürükleyen yayınlar yapan medya baronları Avrupa’da ırkçılığın başkahramanı oldu.

 

Son günlerde Avrupa’da yaşayan Müslümanlara ne tür baskılar yapılıyor?

 

Yakın zamanda Avrupa’da Müslümanlara karşı başlatılan en etkili baskı operasyonlarının başında siyasal alanda aktif olan ve toplumun teveccühünü kazanmış başarılı politikacılara kıyım geliyor. Devlet Televizyonları ve medya amirallerinin elbirliğiyle başlattığı cadı avında; İsveç, İngiltere, Belçika, Hollanda, Avusturya ve Litvanya’da onlarca Müslüman siyasetçi istifa ettirildi.

 

Avrupa siyasal arenasında Müslümanların temsilini azaltmak için başlatılan bu operasyonlar, Avrupa’da yaşayan Müslümanları derin üzüntüye, başka bir deyişle geleceğe dair büyük bir karamsarlığa gömdü.

 

Yüz yılın zirvesini bulan ırkçılık karşısında ne yapacaklarını şaşıran birçok Müslüman göçmen, yaşadıkları Avrupa ülkelerinde her türlü baskıyı görmeye başladıklarını açıktan söylüyor. Birkaç gün önce İsveç’te, İsveç vatandaşı bir göçmen İsveç polisinin saldırısına uğradı.  Darp edilip hakarete uğrayan talihsiz adama İsveç polisi “Åk hem till ditt land din jävla arabjävel(Evine geri dön Arap Şeytanı) diyerek hakaret etti.

 

Avrupa’da özgür medya anlayışı sadece yabancılara karşı yapılan linç girişimlerinde var!

 

Özellikle İsveç’te medya eliyle başlatılan kıyım Müslüman siyasetçilere karşı olunca politikacılarda sessiz kalarak destek oldu. Hükümet ve parti liderlerinin sessizliği medyayı daha da cesaretlendirdi. Onca linçe, onlarca istifadan ve iş işten geçtikten sonra, bir açıklama yapan İsveç Kralı Carl Gustaf, İsveç medyasının ırkçı tavrına, “Kızgınım, Şaşkınım, Üzgünüm” dedi.

 

Avrupa dini değerlere saldırılmasına göz yumarak, Müslümanlara karşı yapılan saldırıları destekliyor.

 

2015 yılı içerisinde Müslüman göçmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerde bulunan onlarca Camii taşlandı ve ateşe verildi. Onca saldırı sonrasında yargı karşısına çıkarılarak cezalandırılan tek bir kişi bile olmadı.

 

Tüm bu yaşananların sonucunda ortaya çıkan tablo; İslam Dünyası’nın içine sızan bazı aktörler ve bu inancı tamamlayan Müslümanların arasına sokulan nifakın katkılarıyla şer odakları arzu ettiği zoru büyük oranda başardı. Haçlı seferlerinden sonra Dünya Müslümanlarının ve İslam coğrafyasının yaşadığı en sancılı dönemin başkahramanları, hazırladıkları gerçek tezgâhı gizlemek için tıkandıkları yerde İslam’ı büyük bir tehdit olarak kurgulayıp korkutucu, terörizmi temsil eden ve insanlığa zarar veren bir inançmış gibi sunmayı başardılar. Günümüz Avrupa’sında yaşayan Müslümanları sindirmenin en etkin silahı olarak ya da bir başka deyişle kendi nefretlerini, kültürsüzlük ve çoğulcu anlayış kıtlıklarını örtmek için kullanılan “İslamofobi” (İslam korkusu), korkudan öte yüzyıllarca içinden çıkılması zor olan bir proje olarak ortaya çıkıyor.

 

İşgalci anlayışın başkahramanları ve kandan güç elde eden odakların değişen dünya konjonktürüne göre yeniden dizayn ettikleri savaşın psikolojik tarafını yansıtan bu rejimin gerçek adı; ötekileştirme, yalnızlaştırma, zayıflatma ve yutma politikasıdır.

 

Avrupa; siyasal, ekonomik, sosyal yaşam, hukuk, hak ve özgürlükleri gasp etme vb. alanlarda kendinden olmayanı itibarsızlaştırma, ötekileştirme ve güçlenmesini engellemek için en etkili enstrüman olarak İslam’ı kullanmaya devam ediyor.

 

İslamofobi” üzerinden Müslüman göçmenlere baskı yapan Avrupa’nın geldiği nokta, göçmenlerin endişelerini artırıyor.