Abdülkadir bey Uygur Türklerinin yetiştirdiği hayatını Çin zulmüne karşı mücadele ile geçiren Kanaat önderidir. 
10 Ekim 1958 tarihinde Doğu Türkistan’ın Kaşgar ili Yenişehir ilçesine bağlı Yapçan kasabasında çiftçi ailesinde doğmuştur. 1966 – ylında ilk okula başlamış, 8 kasım 1973 tarihinde henüz 15 yaşındayken hakkında Lise öğrencilerini organize edip örgüt kurmak iddiasıyla 10 sene hapis cezasına çarptırılarak Çalışma kampına gönderilmiştir. Kızıl Çin despotu Mav’ın ölümünden sonra “ Suç “u hafifletilerek 8 Ekim 1979 tarihinde serbest bırakılmıştır. Böylece Çin hapishanesinde 6 sene yatmıştır.

Hapishanedeyken Doğu Türkistan’da dini bilgisi ile ün salmış merhum alim Abdulhekim Mahsum ile tanışmış ve ondan gizlice dini ilim tahsil etmeye başlamıştır. Hapisten çıktıktan sonra üstadı Abdulhekim Mahsum yanına giderek Kaşgar iline bağlı Kargalık ilçesindeki medresede dini ilim tahsilini devam ettirmiş ve davet işleri meşgul olmuştur. 
5 nisan 1990 tarihinde Doğu Türkistan’ın Kaşgar ili Artuç iline bağlı Barin Kasabasında Mücahit Zeydin Yusuf önderliğinde Çin zulmüne karşı ayaklanma olmuş, Çin Kara ve hava kuvvetlerini kullanarak acımasızca köyü yok etmiştir. Ayaklanma kanlı bastırıldıktan sonra işgalci Çin yönetimi Abdülkadir beyi ayaklanma önderleri ile ilişki içerisinde olduğunu iddia ederek tutuklayıp 3 sene hapiste tutarak 1993 – yılında serbest bırakmıştır. Ancak çok geçmeden üstadı merhum Albulhekim Mahsumun cenazesine katılmak suçuyla tutuklayıp hapise atmıştır. 
Hapisten çıktıktan sonra 25 ocak 1996 tarihinde dini vecibesinden hac farzını eda etmek için Mekke’ye gitmiştir ve diasporadaki muhaceret hayatı başlamıştır. 
Hac farizasının yaptıktan sonra Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinden Kirgizistan, Kazakıstan ve Özbekistan’da bulunmuştur. Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinde Çin Etkisinin artmasıyla Pakistan’a Hicret etmiştir ve 2002 – yılı sonlarına kadar Pakistan’da ikamet etmiştir. 

11 Eylül Saldırısı sonrası Pakistan’daki Çin nüfuzun artmasıyla Türkiye’ye hicret etmiş ve bugüne kadar Türkiye’de ikamet etmektedir.
Abdülkadir bey derin dini bilgiye sahip olup kendi hayatında İslam talimatını tatbik etmiş, İslam’i yaşam tarzı edinmiş bir şahsiyettir. 
Türkiye’ye geldikten sonra Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının kendisine tanıdığı yasal hakkını kullanarak Çin’in işgal ettiği Doğu Türkistan’da yaptığı Dini, milli ve iktisadi zulmüne karşı imkanları çerçevesinde mücadele etmiş vatan oğlanıdır. 

O imkanları çerçevesinde her fırsatta Doğu Türkistan mücadelesinin ideolojik esaslarını dile getirerek Doğu Türkistan sevdalılarına ışık tutan, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için ömrünü adayan örnek şahsiyettir. O hayatı boyunca zulme, haksızlığa, işgale karşı mücadele etmiş, Çin zulmü altında feryada çeken Doğu Türkistanlıların Hür dünyadaki sesi olmuştur. Dolaysıyla İşgalci Çin’in diasporadaki Uygur Türkleri için çıkarttığı kara listenin en başında Abdülkadir bey yer almaktadır. 

İşgalci Çin’in onun Doğu Türkistan’daki 70 yaşındaki annesini hapise atarak baskı yapması onu mücadeleden geri adım attıramamıştır. 
15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’deki darbeye karşı Cumhur Başkanı Sn. Erdoğan’ın Çağrısı üzerine diğer Uygurları Türk Halkı ile meydanlara inme çağırısı yapmış ve kendisi de bizzat Atatürk Havaalanına giderek Tanka ve F16’lara karşı göğsünü siper etmiş, hür iradeden, milletin iradesinden yana olduğun ortaya koymuştur. 

31 Ağustos 2016 tarihinde Abdülkadir bey ikamet ettiği Sefaköy’de Polisler tarafından karakola davet edilerek nezarete alınmış ve 1 Eylül 2016 tarihinde çıkarıldığı Bakırköy adliyesinde gözaltına alma kararı ile nezarete alınmıştır. Bu durum diasporadaki Uygur Türklerini ziyadesiyle üzmüş ve endişeye sevk etmiştir. 
Göbek kanı dökülen anavatanı Doğu Türkistan için mücadele eden vatan oğlanı Abdülkadir beyin aniden nezarete alınması Çin’in Hangcu kentinde düzenlen G20 zirvesine öncesi nezaret alınması akıllara Çin baskısı Türkiye’ye kadar uzandı mı sorusunu getirmektedir.

Mazlumların umudu olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Çin’in her türlü baskılarına göğüs gererek 35 milyonluk Uygur kardeşlerinin umudunu dikkate alarak Kanaat önderimiz Abdülkadir ağabeyimizi Çin’e teslim etmeyeceğine inanıyoruz. 
İstanbulun Kaderi Kaşgarın kaderi ile ayrı değildir. Sevincimiz hüznümüz birdir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden Filistin’e, Suriye’ye nasıl baktıysa, dindaşlarımıza şefkat elini nasıl uzattıysa Doğu Türkistan’a da aynı gözle bakmasını, aynı şefkat elini uzatmasını temenni ediyoruz. 

Evet, Müslümanlardan zalim çıkmaz, Müslüman zalimden yana olmaz. Gönlümüze tercüman olan Arif Nihat Asya’yı rahmet ile anıyor, yazımı onu şu şiiri ile bitiriyor Türk milletine saygılarımı sunuyor çağrımıza kulak vermesini ümit ediyorum. 

Biz,kısık sesleriz...minareleri, 
Sen,ezansız bırakma Allahım! 
Ya çağır şurda bal yapanlarını, 
Ya kovansız bırakma Allahım! 
Mahyasızdır minareler...göğü de, 
Kehkeşansız bırakma Allahım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 
Müslümansız bırakma Allahım! 
Bize güç ver...cihad meydanını, 
Pehlivansız bırakma Allahım! 
Kahraman bekleyen yığınlarını, 
Kahramansız bırakma Allah'ım! 
Bilelim hasma karşı koymasını, 
Bizi cansız bırakma Allah'ım! 
Yarının yollarında yılları da, 
Ramazansız bırakma Allah'ım! 
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, 
Ya çobansız bırakma Allah'ım! 
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız; 
Ve vatansız bırakma Allah'ım! 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 
Müslümansız bırakma Allah'ım!
Editör: İsveç Gündemi