Leif Ingvar Karlsson, 1941’de İsveç’in Eskilstuna şehrinde doğmuş ve hâlihazırda burada ikamet etmekte. Stockholm’de resim üzerine eğitim almış, Göteborg Üniversitesi’nde Çince ve teorik felsefe, sanat tarihi, Sanskritçe gibi dersler görmüş bu imam, Evliya Çelebi’nin izinden gitmeye niyet edip yollara koyulmuş. Leif Ingvar Karlsson 1962’den itibaren ilkokul seviyesinde İngilizce, İsveççe ve Almanca öğretmenliği yapmış, İslâm dünyasına yaptığı geziler de bu zamanlardan itibaren başlamış. 

Macera dolu yolculuk

Dünya Bizim’den yazar Zeynep Hafsa’nın satırlarına taşıdığı imam Leif Ingvar Karlsson macera dolu yolculuğu dikkatleri üzerine çekiyor. Fas’ın tarihî  öneminden ve zenginliğinden bahseden Zeynep Hafsa, “Kielan’ın İslâm ile ilk karşılaşması 1963’te, sürpriz olmayan bir yerde, Fas’ta gerçekleşmiştir. Bu yer için ‘sürpriz olmayan’ tabirini kullanmamızın sebebi, Fas’ın, daha önce ihtida öykülerini paylaştığımız pek çok İsveçli’nin de İslâm ile tanıştığı yer olmasıdır. Aslında bu durum sadece İsveçlilerle sınırlı da değildir. Bu sebeple Fas ve ihtida arasındaki ilişkinin ciddî bir şekilde araştırılması gerektiği kanısındayım. Fakat bu erken tarihteki tanışmaya rağmen Kielan’ın İslâm’ı kabulü 70’lerin ortasına, bu dine her şeyiyle adapte olması ise 80’lerin başına denk gelmektedir. Bu tarihten sonra ismini Leif Abdalhaqq Kielan olarak değiştirmiştir. Fark edileceği üzere, İslâm’ı tam anlamıyla benimsemesi, arama, yakınlaşma, kabul ve içselleştirme olarak özetlenebilecek safhaları ihtiva etmek üzere uzun bir süreci kapsamaktadır” açıklamalarında bulundu. 

Neden İslâm?

Leif Abdalhaqq Kielan’ın Müslüman olma sürecini de anlatan yazar bizleri bir yolculuğa çıkartarak Neden İslâm sorusunun cevabını da paylaşıyor: “Zetterman’ın 2008 yılında yaptığı bir röportajda Kielan neden Müslüman olduğunu şöyle açıklamıştır: “Din ve felsefe benim hep ilgimi çekmiştir. Hayatın anlamına dair sorgulamalarım felsefe ve doğu dinleri alanında çalışmalar yapmama sebep oldu. Mallorca’ya bir ziyaretim sırasında bir şekilde kendimi Fas’ta buldum ve inanılmaz bir hissiyat içerisine girdim. Temiz bir havayı içine çekmek gibiydi bu duygu, zira bir Yaratıcının var olduğu bilinci toplumun üzerine bir hayli sinmiş ve o ruhanî atmosfer kültürle bir bütünlük oluşturmuştu. Kültür ve din bir bütündü orada. Bunun ardından geçen zamanlarda artan bilgim ve yakınlığım neticesinde bu ziyaretten yirmi sene kadar sonra Müslümanlığı her şeyiyle kabul ettim.” Röportajı gerçekleştiren gazetecinin “Neden Hıristiyanlık değil de İslâm?” sorusuna ise Kielan şu cevabı vermektedir: “Çünkü İslâm şahsa tam bir sorumluluk yüklemektedir.”

Egom gerçeği görmemi engelliyordu

Kielan, bir İsveç gazetesine verdiği röportajda şöyle demektedir: “Manevî arayışım neticesinde şunu fark ettim ki kendimi hep merkeze koyuyordum ve bu, gerçeği görmemi engelliyordu. Sadece Allah bu egoyu yenmemi sağlayabildi.” Müslüman olmadan hemen önce İsveççe öğrettiği bir grup Pakistanlı mühendis ile yaşadıklarına binaen ise şu çıkarımları yapmaktadır: “Fark ettim ki İslâm sadece egzotik, Orta Çağ’a ait (ya da onu hatırlatan) bir şey değil. Bu sayede dinin, iyi eğitim almış insanların gündelik hayatında, bugünkü seküler İsveç’inkinden daha farklı bir şekilde yer aldığını anlamış oldum.” 

Yeniasya.com
Editör: İsveç Gündemi